Acı çektirdiğiniz birinden size acımasını beklemeyin. Bir seyyah, dağlar ve çöller aşarak uzaklardan haber getiren ulak Rüstem’in yolu bu defa uzundu. Birkaç defa atını ölümün üzerine sürmek zorunda kaldı. Yolda geçirdiği son gece kendisi gibi […]

Acı çektirdiğiniz birinden size acımasını beklemeyin. Bir seyyah, dağlar ve çöller aşarak uzaklardan haber getiren ulak Rüstem’in yolu bu defa uzundu. Birkaç defa atını ölümün üzerine sürmek zorunda kaldı. Yolda geçirdiği son gece kendisi gibi […]
Çoğunlukla karşılaşmalar ve geniş arkadaş buluşmalarında bir araya gelirdik. Murat’la, Beşiktaş’ta bir kafede karşılaştığımda yanımda en yakın arkadaşlarımdan biri vardı. Masasının yanından geçtiğimiz sırada sesimizden tanıyıp seslendi. Bir arkadaşını bekliyordu, seve seve kabul edip ona […]
Duygu’ya… Çoğunlukla iyi bir dert ortağı, iyi bir dinleyici oldum. Bu sebepten omzumda çok arkadaşım ağladı. Hayata ve ilişkilere dair öğrendiklerimde büyük payı var her birinin. Yanınızda biri acı çekerken, hayata karşı daha sağlam duruyorsunuz. […]
2004’ten beri üzerinde çalıştığım ve bir türlü bitiremediğim romanımdan kısa bir bölüm. Bazı hatıralar, hayatımızda önemi olmayan bir şehri, atlaslarımızın başkenti haline getirir. Oraya giden trenler, uçaklar ve yorgun otobüsler için bilet yok. O şehir […]
Büyük ihtimalle tek lokma bile yiyemeyecek. Sofraya koyacak. Öylece kalakalacak. Neden bu kadar direniyor ki kendisini bırakmamak için? Mutsuz, yorgun, şaşkın. Hayal kırıklığının taze kırıkları batıyor her adımında, orasına burasına. Gece birliktelerdi. Sabah kesin olarak […]
Banyolarda zaman mevhumu yitirilir. Aynalar kara delik gibi yutar ışığı ve zamanı. Aynalardan kimse kaçamaz. Şüphesiz, aynalar zaman konusunda acımasızdır. Yüzünüze tokat gibi vurur geçmişteki yüzlerinizi. Eskimiş bir yüz, sadace sahibine görünür. Yine aynalara sığınırız. […]
Zaman çok iyi bir oyuncudur. Tuzaklar kurar, komplolar düzenler, türlü oyunlarıyla sınar. Zamana karşı gelemeyiz. Sadece onun kollarına bırakırız kendimizi. Bir denizin suları çekildiğinde kalanlar, zamanın bıraktıklarına benzer. Bazen lekeler bırakır. Lekeler, geçmişten miras yaralarımızdır. […]
Amsterdam’da, kadim dostum Ufuk’un evindeyim. Evdeki lambalar kapalı. Dışarıdan gelen kısık akşamüstü ışığı, yarı örtülü perdelerin arasından sızarak içeri buyuruyor. Eski bir koltukta oturuyorum. Küçük sehpanın üstünde ne zaman oraya konduğunu bilmediğim bir fincan kahve […]
Çocukluktan delikanlılığa ilk pedallarımı çevirdiğim dönemde, kırmızı tekerli bisikletimi İstanbul’da bırakıp memleketin uzak yolunu tutmuştum. Sıcak bir yazdı. Çok sıcaktı. Dünya Kupası maçları İtalya’da oynanıyordu. 1990 senesinin o sarı yazında tenim de sarışınlaşmıştı sanki. İlk kez […]